TARİH VE KÜLTÜR
Fethiye'nin antik dönemlerdeki ismi; Telmessos. Bu kentin Likya ve Karya
uygarlıklarının sınırında İ.Ö. 5. yy. da kurulduğu biliniyor. Günümüze
ulaşan kalıntılardan, Helenistik ve Roma dönemlerinde kentin oldukça zengin
ve yüksek bir kültüre sahip olduğu ve tanrı Apollon'a adanmış ünlü bir kehanet
merkezi olduğu anlaşılıyor. Antik Telmessos'un Likya'ya özgü kaya mezarları,
lahitleri, kalesi ve tiyatrosu bütün görkemiyle Fethiye'yi süslüyor.
Fethiye ve Antalya arasında uzanan Teke Yarımadası antik dönemlerde Likya
olarak adlandırılmış. Anadolu'nun yerli halklarından olan Likyalılar,
Homeros'un ünlü İlyada'sında ve Kadeş Savaşını sona erdiren tarihin ilk
yazılı antlaşmasında, denizci bir ulus olarak tanımlanmış.
Fethiye'nin simgesi olarak kabul edilen Amintas Mezarı, limandan kenti
çevreleyen tepenin eteklerinde muhteşem görüntüsüyle göze çarpıyor. In
Antis planlı, İyonik bir tapınak cephesine sahip olan mezar, Helenistik
dönemde 4. yy da Telmessos kentinin yöneticisi olduğu sanılan Kral Amintas'ın
anısına inşa edilmiş.
Kentin içinde Likya tipi birçok lahit mezar örneğine rastlamak mümkün.
Bazılarının üzerinde Likya dilinde yazılmış kitabeler mevcut. Özellikle Hükümet
Konağının bahçesinde bulunan lahitin üzerindeki, savaşçıları betimleyen
kabartmalar dikkat çekici.
Kale, kent akropolünde, Roma döneminde inşa edilen eski duvarların üzerine
11. yy da yapılmış. Rodos'lu Şövalyelerin Fethiye'yi bir deniz üssü olarak
kullandıkları 15. yy da bir onarım gördüğü biliniyor.
Telmessos antik tiyatrosu ticari iskelenin hemen arkasında, Fethiye kent
merkezinde bulunuyor. Tipik bir Roma özelliği gösteren tiyatronun 2. yy da
daha önceden Yunan tarzında yapılmış başka bir tiyatronun üzerine inşa
edildiği biliniyor. 1993 yılında Fethiye Arkeoloji Müzesi tarafından yapılar
kazılarla ortaya çıkartılan yapının, oturma ve sahne bölümlerinin restore
edilmesi için çalışmalar sürdürülüyor.
Arkeoloji ve Etnografya bölümlerinden oluşan Fethiye Müzesi ilçe merkezinde
hizmet veriyor. Müzede, erken Likya, Pers, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı
dönemlerinden kalma eserlerin yanında, yöre kültürüne özgü tipik el
sanatlarının da örneklerini görmek mümkün.
Fethiye Belediyesi ve Müze Müdürlüğünce yürütülen bir proje kapsamında,
restore edilecek antik tiyatronun çevresinde hizmet verecek modern bir
hizmet binası ile bir açık hava müzesinin oluşturulması için çalışmalar
sürdürülüyor. Projenin tamamlanmasından sonra yeniden biçimlenecek olan
kent merkezinin, doğal ve kültürel çevrenin korunarak yaşatıldığı örnek
bir alana dönüşmesi amaçlanıyor.
Geçmişte Likya olarak adlandırılan Teke yarımadasında tarih İ.Ö. 2. binlerin
gerisine kadar uzanıyor. Gerçekte Likyalıların Hititlerle birlikte Kadeş
Savaşına katılmış olmaları, onların Anadolu'nun en eski yerli halklarından
olduklarını gösteren en önemli işaret. Tarihsel süreç içinde Likya, Persler,
Büyük İskender, Romalılar ve Bizanslılar tarafından işgal edilmiş fakat asla
teslim alınamamış. Likya'yı ve onun önemli kentlerini keşfetmek isteyenler
için Fethiye en uygun merkez konumunda. Organize turlar ya da kendi çabanızla
önemli Likya kentlerine Fethiye'den ulaşmak çok kolay...
Cadianda : Cadianda antik kenti, Fethiye ilçe merkezinden 20 km
uzaklıktaki Üzümlü yakınlarında bulunuyor. Antik dönemlerin Cyclop (Kiklop)
duvarlarının dünyadaki en güzel örneklerinden sayılan yapılar, spor kompleksi,
tiyatro, Heroon olarak adlandırılan tapınak tipi anıtsal mezar ve agora
Cadianda'da günümüze ulaşan görülmeye değer yapılardan birkaçı.
Tlos : Fethiye'den 28 km uzaklıktaki Tlos, Hititlerin Dlawa olarak
tanımladıkları ve Likya'nın 19. yy kadar varlığını sürdüren en eski yerleşimlerinden
biri. Likya Federasyonunun "spor kenti" olarak biliniyor ve mitolojik kanatlı at
Pegasus ile onun kahramanı Belleforontes'in burada yaşadığına inanılıyor. Akropol,
Kanlı Ali Ağa'nın Sarayı, Stadyum, Gymnasyum, Palaestra, Hamam, tiyatro,
Belleforontes'in mezarının bulunduğu nekropol Tlos'tan günümüze ulaşan yapılar.
Pınara : Likya'nın "güzellikler merkezi" olan Pınara'ya , Fethiye - Kaş
karayolundan Minare Köyüne giden yoldan ulaşılıyor. Güvercin yuvası biçiminde
yuvarlak bir tepenin yamacına kazılmış sayısız mezarın görüntüsü gerçekten
heyecan verici. Kalp biçimli hazırlanmış sütunların çevrelediği ve tanrıça
Afrodit'e adanmış kalp planlı bir tapınak belki de Pınara'yı görülmeye değer
kılan en ilginç yapı.
Xanthos : İ.Ö. 546 da Perslerin işgali sırasında halkının teslim
olmayarak tarihin ilk toplu intiharını gerçekleştirdikleri yer olan Xanthos,
Likya Federe Birliğinin ilk siyasal başkenti olarak biliniyor. Türkiye'nin en
güzel antik kentlerinden birisi olan Xanthos, Fethiye - Kaş karayolu üzerindeki
Kınık Köyünün hemen yanında bulunuyor. 1838 yılında İngiliz araştırmacı Charles
Fellows tarafından kazılan kentten taşınan "Nereidler Anıtı" ve Likya sanatının
diğer benzersiz örnekleri halen Londra'da British Museum'da sergileniyor.
Letoon : Tarihsel kaynaklara göre Tanrıça Leto'ya adanarak kurulan Letoon,
Likya Federe Birliğinin "kutsal kenti" ve " dinsel merkezi". Likya'nın bütün kutsal
törenlerinin burada yapıldığı biliniyor. Leto ve çocukları Artemis ile Apollon adına
inşa edilmiş 3 tapınak, anıtsal çeşme - nympheum, Bizans döneminden kalma kilise
yapıları, agora ve Tiyatro görülmeye değer yapılar. Letoon'daki arkeolojik kazı
çalışmaları uzun zamandır bir Fransız kazı heyeti tarafından sürdürülüyor.
Oenanda : Fethiye'ye 88 km uzaklıktaki İncealiler Köyü yakınlarındaki
Oenanda, yakın zamanda kazı çalışmalarının başlatıldığı bir başka Likya kenti.
Fethiye Müze Müdürlüğü ve bir İngiliz heyetinin katıldığı kazılarda Epikürist
Filozof Dioghenes'e ait olduğu saptanan 300 kadar yazılı tabletin bulunması,
kentin önemini vurguluyor.
Kaya Köyü : Tarihi Fethiye Kalesinin arkasından güneye doğru giden dağ
yolunu izlerseniz, 7 km ötede Anadolu'lu Rumların 1922 yılına kadar yaşadıkları
büyüleyici bir yerleşim yerine ulaşırsınız. Geçmişte Kaya Köyü, "Levissi" olarak
isimlendirilmişti. 1922 yılında iki ülke arasında yapılan bir nüfus değişimi
anlaşması gereği, Trakyalı Türkler ve Anadolulu Rumlar karşılıklı olarak yer
değiştirmişler, ancak bu bölgeye gelen Trakyalı göçmenler çevre koşullarına
uyum sağlayamadıkları için, köyü kısa sürede terk etmişlerdi. Kaya Köyü, 1923
yılından buyana terkedilmiş bir "hayalet kent" görüntüsüyle ziyaretçilerini
ağırlıyor.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği ve Türkiye Mimarlar Odası tarafından
yürütülen bir proje kapsamında, köyün iki büyük kilisesi, bir okul ve birkaç
konutun restorasyonu için 2000 yılı yazında çalışmalar başlatıldı. Binlerce
terk edilmiş konutun yanında, kiliseleri, şapelleri, okulları çeşmeleri, iş
atölyeleri, hastanesi ve kütüphanesiyle Kaya Köyünün restorasyondan sonra bir
kültür varlığı olarak korunması ve uluslar arası "dostluk ve barış köyü" olarak
kullanılması için her kesimden sıcak destek geliyor.
|